Türkiye’nin 106 yıllık üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, SARIYER OLAY’a konuştu. Üniversitede yaptığı çalışmalar ve projeleri hakkında önemli bilgiler veren Şahin, eğitim sektöründe yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini de anlattı. Haber Müdürü Nevra Yerlikaya’nın sorularını yanıtlayan Şahin, SARIYER OLAY aracılığıyla dikkat çekici çok çarpıcı mesajlar da verdi.
Türkiye’nin en köklü dört üniversitesinden biri olan YTÜ Rektörlüğü’ne 6 ay önce atandınız. YTÜ’yü değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz?
1911 yılında Sultan Abdülhamit Han döneminde kurulan Yıldız Teknik Üniversitesi, günümüze dek birçok evreler geçirdi. İlk olarak 4 öğrenci ile eğitim-öğretim hayatına başladı. İlerleyen zamanda İstanbul Teknik Okulu oldu. 1993 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Bugüne kadar bu yapılanma devam etti. Bugün 36 bin öğrenci var. Burası, 4 öğrenci ile başlayan 36 bin öğrenci ile devam eden bir eğitim kurumu. 900 civarında öğretim görevlisi, 1000 civarında araştırma görevlisi, 1200 civarı da idari kademede çalışan personel var. Yaklaşık 40 bin kişilik bir bilim ordusuyuz. Bu dönemde de buna yakışan farklı bir yönetim modeli uygulayacağız.
“YAPACAK ÇOK İŞ VAR”
Buranın 105 yıllık bir geçmişi var. Bu 105 yıl içinde Osmanlı’nın son yıllarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülke kalkınmasına çok büyük hizmetler vermiş ve mezunlarımız da aktif olarak sanayide ve kamu sektöründe çalışmış ve hala YTÜ’nun eski mezunları önemli görevler üstlendi ve üstlenmeye devam ediyor. Biz üniversitemizle gurur duyuyoruz. Ben de buranın mensubu olmaktan onur duyuyorum. Yapacak çok iş var.
Türkiye’de 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin ardından her alanda depremler oldu. YTÜ’de de FETÖ yapılanmasına ilişkin öğretim görevlilerine yönelik hareketler yaşandı. Bu süreci anlatır mısınız?
Ülkemiz bir darbe değil, işgal teşebbüsüne maruz kaldı. Bu darbe değildi bunu iyi anlamak lazım. Yaşanan son menfur hadiseler bizim sorumluluklarımızı daha çok arttırmıştır. Bunlar, ülkeye diz çöktürmek isteyen şer güçlerdir. Bütün gücüyle karşımızdalar. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ayaklarının üstünde durması lazım. Bunun için de bilimsel olarak gerekli akımları alması bilimsel ve teknolojik olarak kendi kendine yeterli hale gelmesi lazım. Bu yüzden üniversitelere çok daha fazla iş düşüyor. Üniversitelerin, elini taşın altına koyması gerekiyor. Bayrakla problemi olanın bizimle problemi vardır. Bunda tavizim olmaz. Kim olursa olsun. Burada duygusallığa yer yok. Burada da kimseyi masa başında yargılamıyoruz. Bize gelen bilgiler ışığında işlem yapıyoruz. Bunda da adaleti elden bırakmamak lazım. Masumları elemek lazım. Titizlikle çalışıyoruz. Herkes YTÜ’nün nasıl çalıştığını bilir. Bizim yaptığımız işlemlerde hata yapmadığımızı adli merciler doğruladı. Bu işlerde titizlik ve kurallar çok önemli. Hangi şartlar yerine gelirse açığa alınmalı, hangi şartlar yerine gelirse olmamalı. Kurumsallık adına bunlar yapılmalı. Cesaretle gidiyoruz. Kişilerin yeterli delilleri yoksa izlemeye alabilirsiniz takibe alabilirsiniz. Uzaklaştırmaya gerek yok. Bu doğru olmaz.
“BETONA DEĞİL İNSANA YATIRIM YAPIYORUZ”
YTÜ’de yaklaşık 1977’de başlayan öğrenciliğinizden, araştırma görevliliğine, dekanlığa ve nihayetinde rektörlüğe kadar uzanan bir hikayeniz var. 38 yılı burada geçmiş bir isim olarak YTÜ için hedefleriniz neler?
Rektör olalı 5 ay oldu. Şu anda yaptığımız şey YTÜ’nin bilimsel ve ARGE kabiliyetinin envanterini çıkartmak. Bu potansiyeli nasıl aktive edebilir ve ülkenin menfaatine nasıl çevirebiliriz, bunun planlarını yapıyoruz. Ve YTÜ’nün 38 yıllık mensubu olarak okulun kabiliyetlerini biliyorum. Aslında YTÜ’nün yapabilecekleri şimdikinden daha fazla ama sinerji ve motivasyon lazım. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Her zaman söylüyoruz betonden ziyade insana yatırım yapıyoruz. İnsanı merkeze alıyoruz. İnsana gerekli değeri veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Ülke kaynaklarının sınırsız olduğunu da düşünmüyoruz. Bu kaynakların verimli kullanılması gerekir. Maalesef şu anda mevcut yapıda verimli kullanıldığını söyleyemeyiz.
Gelir gelmez şunu yaptık; YTÜ’nün başarılı bilim adamlarını tespit ettik. Bu insanlar hangi alanlarda başarılı olur diye fikir yürüttük. YTÜ’de tematik alanları şu anda belirlemiş durumdayız. Tematik alanlarda da tematik araştırma merkezleri kurduk ve araştırma gruplarını bu merkezler etrafında kümelendirip disiplinler arası ve ortak ekip çalışmasını oturtmak istiyorum. Dolayısıyla her bölüme aynı laboratuvarı kurmak yerine daha az masraflı ve daha çok çıktılar elde edebileceğimiz kanaatindeyim. Bu proje başladı, şu anda on tane tematik araştırma merkezini belirledik.
Rektörlüğe geldiğinizde YTÜ’de şahit olduğunuz ve eleştirdiğiniz yönler var mı?
En büyük sıkıntı ekip sıkıntısı idi. Herkesin bireysel çalışma yapması gibi sorun vardı. Bu durum üniversitelerde de böyle oluyor. Bırakın kendi içimizdeki ekip çalışmasını üniversiteler arası ekip çalışmasına gitmemiz lazım. Belirli alanlarda üniversitelerin ortaklaşa projeleri realize etmesi lazım. Her üniversite her şeyi yapmamalıdır. YÖK de bunun farkında zaten. İstanbul’daki gelişmiş üniversiteler aynı şeyleri yapmamalı. Yani bölgenin ihtiyacı düşünülerek bilimsel faaliyetler ona göre ayarlanmalı. Örneğin doğuda ziraat ve hayvancılık ile ilgili teknolojiler üniversitelerde daha yoğun araştırılabilir. Diğer köklü üniversitelerde biraz daha ileri seviyede bilimsel araştırmalar ve ARGE faaliyetleri desteklenebilir ve onlara ayrı misyonlar sağlanabilir. Her üniversitenin öne çıktığı hususlar tespit edilerek ona yatırım yapılmalı. Türkiye’de bu anlamda girdiler var fakat istediğimiz çıktıları alamıyoruz. Dolayısıyla verimlilik istediğimiz gibi değil. Daha verimli hale getirmemiz lazım, çıktı odaklı performans değerlendirmesi yapılmalı, girdi odaklı değil. Girdiniz fazla olabilir ama o girdiye uygun çıktınız yoksa verimlilik düşük demektir. Devlet her türlü desteği veriyor. Bir cihaz A biriminde B biriminde var ama kapasite kullanım oranı yüzde 10’larda ise bu sorgulanmalıdır. Üniversitelere de ayrı ayrı misyonlar biçilebilir.
“LABORATUVARLAR KİŞİLERLE ÖZDEŞLEŞMİŞTİ”
Önemsediğim bir diğer şey; laboratuvarlar. Laboratuvarların kapısında kilit var buralar kişilerle özdeşleşmiş halde. Kişilerin laboratuvarları var. Biz bunu YTÜ’de kaldırdık. Artık kişilerin laboratuvarı yok, o alanda çalışan herkesin laboratuvarı var. Herkesin kullanabileceği planlamayı yaptık. Üniversitelerin en büyük sıkıntılarından biri kurumsallaşmamak. Bu sadece benim okuluma has değil, ülkenin sıkıntısı. İlkeler konulmuş ama oturmamış. İlkeler konulsa da subjektif görüşler ortada kalabiliyor. YTÜ’ye gelir gelmez bu kurumsallık adına ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Zaten benim tarzım bu. Yöneticilik hayatımda hep bunu uyguladım. Gemi İnşaatçılık Fakültesi’nde bunu yıllarca uyguladım. Fakülteden elde ettiğim tecrübeyi kullanıyorum yaygınlaştırmak adına.
LABORATUVARLAR REHABİLİTE EDİLECEK
Yapacaklarımız çok fazla. Şu anda en büyük eksiğimiz laboratuvarların ve araştırma merkezlerinin insan sağlığı güvenliği konusundaki eksiklerini tamamlamak ve çözüm bulmak. 2017 bütçesine laboratuvarların yeniden rehabilitasyonu ile ilgili proje hazırladık ve programa aldık. Bu araştırma alanlarını insan sağlığına ve iş güvenliğine uygun hale getireceğiz. Çünkü insanı merkeze aldık. Bugüne dek böyle gelmiş ama bundan sonra böyle devam etmez. Hocaların çoğu, zamanını özellikle kimya laboratuvarında geçiyor. Orada kanserojen maddeler var. İyi bir havalandırma yoksa şimdi hissedilmeyen ama uzun vadede ortaya çıkan etkileri var. İnsan sağlığı her şeyden daha önemli.
Dünya çapında da ciddi projelere imza atmış bir bilim insanısınız. Akademik kariyerinizde en çok önemsediğiniz nokta nedir?
Ben bilim hayatından hiç ayrılmadım. Öğrencilerimle hala çalışıyorum. Hava ve su gibi yaşam kaynağım. Başta söylediğim şey Rektörlük benim faaliyetlerime engel olmazsa devam ederim. O faaliyetler burada itici güç oluşturuyor. Dolayısıyla hep sahada olmamız gerekiyor. Hocalarla kolkola olmamız gerekiyor. Buradan problemi göremezsiniz. Bizzat sahaya inmeniz gerekir. Ben çalışma hayatımda da hep sahada çalıştım ve bunu çok önemsedim. Masa başında çalışırsınız ama sahayı bilmeniz şart. Problemleri tanımak adına sahaya inmek şart. Şimdi hocalara bunu tavsiye ediyorum. Biz bilim insanıyız. Ben yöneticilik yanında bilimselliğimi de ispat etmiş durumdayım. Akademik hayatımın en büyük kısmı budur; kurumsal olarak bir yere varmış olmak. Herkes bilir ki ben gücümü oradan alıyorum. Benim katılımcı anlayışım var. Tabandan gelen görüşleri uygulama gayretindeyim. Ülkenin menfaatine olan tabandan gelen her görüşü önemserim. Bunu herkes bilir. Herkese de deklere ettim. Bütün personel bundan memnun. Ve adaletten asla sapmam. Masumları mağdur etmemek lazım. Buna azami gayret ediyoruz.
“ÖĞRENCİYE DOKUNMADAN OLMAZ”
Öğrenciye dokunmak lazım. Dokunmadan olmaz. Tabanla diyaloğun çok açık olması taraftarıyım. Davutpaşa Kampüsü’ne gittiğim zaman yemeğimi hocalarla değil öğrencilerimle yerim. Dekanlara da talimat verdim, arasıra öğrenci yemekhanesinde yemek yiyeceksiniz dedim. Öğrenci motivesi için bunlar önemli. Öğrenci temsilcilerimizle toplanıyoruz. Araştırma görevlisi temsilcilerimizle biraraya geliyoruz. Çünkü biz onlar için varız. Onların problemlerini onlardan dinlemek lazım başkasından değil. Biz insanı merkeze aldığımız için insan sağlığını da ön plana alıyoruz. Her zaman söylerim, arka planım açık. Yanlışımı eleştirin memnun olurum diyorum. Ekibime de bunu söylerim, pohpohlanmaktan hoşlanmam buna ihiiyacım yok. Hatalarımızı beraber düzeltebiliriz.
YTÜ’nün Davutpaşa Kampüsü’nde birtakım yeniliklere gittiniz. Bu yenilikleri anlatır mısınız?
Davutpaşa Kampüsü 1.300 dönümlük geniş bir alan. Ve orada bugüne dek hızlı yapılaşma olmuş fakat bu bir master plan çerçevesinde olmamış. Burayla ilgili Master Plan çalışmalarımız başladı. Mimarlık ve inşaat fakültesi hocalarımızla beraber Davutpaşa Master Planı üzerine çalışıyoruz. Bugüne dek bir yapılaşma olmuş ama oradaki tarihi dokuya uygun yapılmamış. Biz özellikle yeşili arttırmaya çalışıyoruz. Orada kışla binası ve avlusu var. Öğrencilerimiz orada dinleniyor. Her tarafta çim var. Oraya bakıyoruz onun dışındakilere bakıyoruz arada çok fark var.
“DAVUTPAŞA, 7-24 YAŞAYAN KAMPÜS OLACAK”
Lüzumsuz betonları kaldıracağız. Buradan daha büyük sosyal yaşam alanları oluşturarak dev ekranlar koyarak öğrencilerimizin vakit geçireceği alan oluşturacağız. Bu Türkiye’de belki ilk olacak. Davutpaşa’yı 7/24 yaşayan kampüs yapacağız. Oradaki en büyük sorun ulaşım sorunuydu. Şu anda kampüs içinde otobüslerle ulaşım sağlanıyor. Şu anda istediğimiz sonucu alamadık. Oradaki ring seferlerini yapanlar öğrencilerden ücret alarak taşıma yapıyor. Biz 1 ay ücretsiz yaptık. Şirketler yüksek kar hedefliyor ve kafasına göre zam yapıyor. Buna alışmışlar. Biz ilkeler koyunca bunu yapmamaya başladılar.
KAMPÜS GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ISINACAK
Kampüste, Akıllı Toplu Taşıma Sistemi’ni devreye sokacağız. Büyük projelerimizden biri bu. Fizibilite çalışmaları başladı. Bu uygulama raylı değil. Tarihi dokuda titreşim ve görüntü sıkıntı meydana getirir. Kılavuz yolda giden lastikli ama hattı aynı raylı sisteme benzer, klavuz yol olacak. İç bölgede 5 km’lik bir ring yapacak. Duraklar akıllı durak olacak. Vagonlarda makinist olmayacak. Düğmeye basıldığı anda müsait olan vagon optik yazılımda belirlenmiş olan en uygun vagon gelecek. Kampüste bir de motorlu taşıtların park kargaşası var. Şu anda ona da el attık. Motorlu taşıtlar tarihi doku içinde iç bölgede dolaşmayacak en dış bölgede olan 10 km hatta dolaşacak. O hatta otopark yapacağız ve güneş panelleriyle kaplanacak ve aydınlatma güneş enerjisi ile yapılacak. Kampüsü güneş enerjisi ile aydınlatmayı düşünüyoruz.
Davutpaşa Kampüsü’nde öğrencilerin istediği şeylerden biri bisiklet yolları. Buna yönelik planlamanız var mı?
Bisiklet yolları için projeler hazır. Yakın zamanda hayata geçecek ve öğrencilerimizi spor yaparak daha aktif hale gelmelerini sağlayacağız. Giriş kapımızın projesi de hazırlandı. En kısa zamanda Davutpaşa’da kapımız yenilenecek. Tematik Araştırma Merkezi projemiz de hazır bu konuda da Araştırma ve Planlamadan Sorumlu Rektör Yardımcısı, gerekli koordinasyonu yapıyor, fakültelerle görüşüyor. YTÜ’nün öne çıktığı hususlar belirleniyor ve en az 10 tane araştırma merkezinin alt yapısı hazırlandı. Donatılara geleceğiz ve o alanlarda çalışacak öğretim üyelerini gruplandırıyoruz. Her alanın çalışanlarını tespit ediyoruz. Bu benim için en önemli proje. Bilim insanlarını belli tematik alanlarda biraraya getirmek bir sinerji oluşturacak kanaatindeyim. Bugüne dek çalışmalar hep bireysel yapılmış. Tabi gelişmiş ülkelere de baktığımız zaman başarının ekip çalışmasında olduğunu görüyoruz. Benim burada yıllarca çalıştığım ekibim vardı. Çok güzel işler yaptık, ülkeye büyük katma değerler sağladık. Burada da aynı şeyi uygulayacağız.
“KANTİNLERİN DENETİMİ SIKI YAPILIYOR”
YTÜ öğrencilerinin önemli sorularından birisi de kantinler. Kantinler konusunda çalışmalarınız olacak mı?
Öğrenciler üzerinden rant sağlayanlar vardı, biz bunu da önledik. Kantinlerde özellikle de hijyen koşullarının insan sağlığına uygun olup olmadığını araştırıyoruz. Kantinleri YTÜ Kalite Güvence Sistemi içine aldık. Kantinler sürekli denetleniyor ve rapor ediliyor. Fiyatlar da denetleniyor. İlkeleri koyduk bu ilkelere uymayan kantinlerin sözleşmesini fesh ediyoruz. Bundan taviz vermem geri atmam dedim. Fiyatları kontrol etmek zorundayım. Öğrenci bir simit yese birkaç çay içse altından kalkamaz. Ayda 90 lira çay parası çok fazla. Yemek fiyatları aşırıydı, buna düzenleme getiriyoruz. Kendi başlarına serbest bulup arttırmışlar ama düşürdük. Bu denetimlerimizden rahatsız olanlar oldu ama yapacak bir şey yok. Çay 50 kuruş oldu. Kantinde ürün fiyatları dijital olmayacak. Fiyatların asılarak gösterilmesini istedim. Artık YTÜ kantinlerinde bizim onayladığımız fiyatlar geçerli. Öğrenciler bundan memnun ama istediğim gibi değil. Kantinler hijyen yönünden yetersiz. Kantinlerde öğrenci kimlik kartını gösterene indirim yapılıyor. Teknopark’ta olanlar o ücretleri ödeyebilir ama öğrenciler onlara uyamaz. Öğrenci kartını gösterdiği anda otomatik indirim yapılıyor. Kantinlerin hepsi kurallara uymuyor bunu sağlayacağız. Öğrenci rahatlığından taviz veremem. Kendi çocuğum burada okuyor olsaydı ona nasıl davranılmasını istesem ben de onu uyguluyorum. Kantinlerde de gecekondulaşma söz konusu. Rast gele açılıyorlar. Kampüste çirkin görüntü var. Buna da engel olacağız.
“ÇALIŞMALARIMIZI PROVOKE ETMEK İSTEYENLER VAR”
Bizim insanı odak noktası aldığımız çalışmalarımızı provoke etmek isteyen belli yerlerden yönlendiren öğrenciler var, hep bahaneleri var. Bazı gazetelere şikayet etmişler, sigara yasaklandı, bahçelerden masa ve sandalyeler kaldırdı şeklinde açıklamalar yapmışlar. Ancak yaptığımızın özeti şu; sözleşmede geçen metrekareyi iki üç katı aşmışlar ve ilave kapalı alan yapmışlar. Onlara dur dedik. Fakültenin kapısına dek masa atmışlar. Bir başıboşluk vardı. Hocalarda ve öğrencilerde oluşan rahatlık var. Bunları el birliğiyle halledeceğiz. Hocalar ve öğrenciler bizim arkamızda. YTÜ’de yıllardır bulunuyorum geçmişten gelen deneyimim var, buna güveniyorlar. Bu işi başaracağımıza kaniler. Dünya görüşü ne olursa olsun bize karşı teveccüh var. Bilim insanı olduğum için insanların güveni var. Bu da beni mutlu ediyor. Bu güven baskı da oluşturuyor ya başaramasam düşüncesi de doğuyor.
YTÜ’YE YENİ KOMPLEKS
Belirlediğimiz Master Plan çerçevesinde YTÜ’de büyük bir kompleks oluşturma planımız var. Alışveriş merkezi, spor alanı gibi bölümleri olan bu kompleks, YTÜ’ye yakışır bir kompleks olacak. Bu biraz zaman alacak ama finans modelleriyle planlıyoruz. Belki yap-işlet, yap- işlet- devret ile kendini ispat etmiş firmalarla hayata geçireceğiz. Hatta öğrencilerin bir kısmını sübvanse edecek bu proje. Öğrencilerle konuşup problemlerini dinlerken de bunu istiyor. Onlar için çalışıyoruz onlar da bunun farkında. Ben disiplinden yanayım. Bunun da kendileri için olduğunu biliyorlar.
“ERASMUS PROGRAMINDA EN BAŞARILI OKUL YTÜ’DÜR”
YTÜ mezunlarını ulusal ve uluslararası arenada birçok önemli kademede görüyoruz. Bu başarının sırrı sizce nedir ve YTÜ’yü uluslararası misyon kazanma konusunda yeterli düzeyde görüyor musunuz?
Aidiyet duygusu çok önemli. Bizim okulumuzda bu var. Mezunlarımızın hepsi güzel yerlere geliyor, yeni mezunlar da hemen iş buluyor. ERASMUS kapsamında en başarılı okul YTÜ’dür. Gelen ve giden öğrenci sayısı yeterli değil. ERASMUS, MEVLANA ve FARABİ uygulamalarımız var. FARABİ yurt içi gidiş gelişler için ama etkili olamadı, daha etkin olması için çalışmalarımız sürüyor. MEVLANA’yı da geliştirmek istiyoruz. En fazla hayata geçirdiğimiz program ERASMUS. Avrupa ülkelerinin dışındaki ülkelere de öğrenci gönderiyoruz. Uzak Doğu’ya da öğrenci gönderiyoruz.
ULUSLARARASILAŞMA YOLUNDA ADIM ADIM
Şu anda YTÜ’de uluslararasılaşma yapısı oluşturuyoruz. YTÜ International Birimi’ne bağlı hepsi. Burayı daha etkin ve kurumsal hale getirmek için koordinatörlük kurduk. Yıldız Kampüsü’nde bir profesör hocamız öncülüğünde olan bir birim. Fakat mevzuatta sorunlar var. Uluslararası bir kampüs oluşturmak istiyoruz. Bu kampüs Balkanlar’da olabilir. Örneğin Üsküp. Balkanlar, uluslararasılaşmanın köprüsü olabilir. Zaten uluslarası arenada saygın yerimiz var ama yeterli değil. Daha etkin ve güçlü olmalıyız.
Davutpaşa Kampüsü için planlamalarınızı dinledim. Yıldız Kampüsü için ne gibi değişiklikler planlıyorsunuz?
YTÜ, ismini buradan almış. Yıldız Kampüsü’nde de peyzaj düzenlemesi yapıyoruz. Burası tarihimizle özdeşleşmiş. Ve bu tarihi dokuya uygun yapılandırmalar içindeyiz. Burayı sosyal araştırma üssü yapıyoruz. Sosyal İnovasyon, Türkiye’nin sosyal problemlerini çözmek için kuruldu. Buraya Sosyopark diyenler var ama bunu iddialı buluyorum. Bu birimler, sosyal problemlere inovatif çözümler sunmak için varlar. Bilim insanlarını bu projeler etrafında biraraya getirmek istiyoruz. Mesela yaşlılık, fakirlik, darbe gibi sosyal problemlerimiz var. Bunları çözemeyen ülkelerin teknolojik gelişmesi olmaz. Böyle merkezlere sosyal bilimcilerin de devletin de yol gösterici bilimsel raporlar açısından ihtiyacı var. YTÜ bunda öncülük yapabilir. YTÜ’de bizim sadece teknik bilimlerimiz yok. İktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, fen edebiyat ve eğitim fakültesi de var.
“SAVUNMA SANAYİ VE DENİZCİLİK SEKTÖRÜNE DESTEK LAZIM”
YTÜ’nün tematik alanlarından biri de savunma sanayi. Kurtköy’de Teknopark yapılıyor. Biz de YTÜ olarak oraya gireceğiz. Oradaki hedefim Denizcilik Mükemmeliyet Merkezi kurmak. Bu üniversiteyi aşan, ülkenin ihtiyacı. Birkaç üniversitenin birleşmesi lazım. Savunma sanayi ve hatta denizcilik sektörüne özel sektörün destek vermesi gerekir. Maliyeti yüksek ama ülkenin ihtiyacıdır. Askeri gemilerin test edildiği bir ARGE üssü gerekli. Bu testlerin çoğu başka ülkelerde yapılıyor. Gemi inşaatında çalışırken de hayalim buydu. Birkaç üniversite ile görüştüm. Üniversitelerarası işbirliği gerekli. Artık üniversiteler kendini aşıp ulusal alana eğilmeli. Ulusal Enerji Merkezi ve Ulusal Denizcilik Mükemmeliyet Merkezi oluşmalı ve üniversite araştırmacıları da orda çalışmalı. Üniversitenin görevi elini taşın altına sokup yol göstermektir. Çünkü siyasilerin işi başından aşkın. Bu işlere vakit ayıracak durumda değiller. Biz lojistik destek sağlamalıyız. Bizim sadece eğitim değil, ARGE görevimiz de var. Üniversitelerin farkı olmalı. YÖK ona da el attı. ARGE üniversitelerine ağırlık veriyor. ARGE ile eğitim içiçe geçerse daha verimli olunur.
Türkiye’yi eğitim alanında yeterli buluyor musunuz?
Türkiye’nin bir eğitim modeli yok. Eğitim problemlerimiz var. El yordamıyla sınav sistemini değiştirerek kalite arayışı içindeyiz. Böyle olmaz. Belki düşüncelerim hayal ama bir yerinden başlayacağız. Bu anlamda Sosyal İnovasyon’un yapılanmasını yaptık. Bakanlıklarla işbirliği yaparak ülkenin sosyal problemlerini proje haline getirip burada çalışılsın, biz de her türlü desteği rektörlük olarak kendilerine sunacağız. YTÜ, akademik kadrosu ve alt yapısıyla oturmuş kendini ispat etmiş bir kurumdur. Bu misyonla ülkemize katkı sunmaya devam edeceğiz.
“TÜRK TASARIMLARINI DÜNYAYA YAYABİLİRİZ”
Ve benim bir projem daha var; Sanat Tasarım Parkı. SATPARK, çok önemli bir proje. Bizim Sanat Tasarım Fakültemiz var ama çıktılarına baktığımız zaman zayıf. Hem sanat hem tasarım alanında hizmet veren bir yer burası. Biz sanat kısmını götürüyoruz. YTÜ, teknik bir üniversite. Burada Teknopark var, içinde de firmalar var. Bu firmalar ürünlerin patentini alıyorlar. Bunların tasarımlarını dışarıda yaptırıyorlar. Bunu biz de yapabiliriz. Sanat Tasarım Fakültesi öğrencileri ile akademik personelinin görev alacakları SATPARK’ta, üniversitemizin ve Teknopark şirketlerinin ihtiyacı olan tüm tasarım işleri gerçekleştirilebilecek. Türk sanatı tasarımı alanına da öncülük edecek olan SATPARK’ın uzman kadro ve fiziksel altyapı ihtiyaçları karşılanarak, tasarım ağırlıklı yeni bölümlerin açılmasına imkan tanınacaktır. Türk tasarımını geliştirebiliriz. Türk tasarımlarını dünyaya yayabiliriz. Bunu yaparsak marka ürünlerimiz artmış olur. Biz bunu başlatıyoruz. Bizim sanatçı da yetiştirmemiz lazım. Stratejik yönetimi doğru yapmamız, geleceğimizi doğru yönetmemiz lazım. Gerekli projeleri hazırlamak sadece hedef koymak yetmez. Şu şartlarda, Türk milleti için ufku görmek yetmiyor ufkun arkasını görmemiz gerekiyor. Şu anda hiç tahmin edilmeyen şeyler var. 50 yıl sonrasını görmemiz lazım. Burada, Davutpaşa Kampüsü Esenler’e mi benzeyecek, biz mi onlara örnek olacağız? Master Planı’nda bunu öngörüyoruz. Ben buranın 50 yıl sonrasını görüyorum, ona göre hedef koyuyorum. Hayallerimiz çok fazla ve inşallah birlik beraberlik içinde ulaşırız.
YTÜ Rektörü olarak üniversite adaylarına ve velilere vermek istediğiniz mesajlar var mı?
Üniversite seçerken öğrencilerin de kafasında düşünce ve hayalleri var. Hayallerini gerçekleştireceği okullara yönelsinler. Aileler genelde kendi kafalarındaki mesleği dayatıyor. Doktor olmak istemeyen gençler zorla oluyor. Mutsuz olanlar fazla. Bunu yapmamaları gerekir. Onlara tavsiyem akademik kadroya baksınlar. Üniversiteleri iyi tanısınlar sonra seçsinler. İstediği bölümün akademik kadrosunu, diğer okullarla mukayese etsinler. Tercih yaparken özellikle okulun alt yapısına baksın. Okulun konumu da önemli. Barınma ve sosyal imkanlar önemli. YTÜ Türkiye’nin en eski 4 üniversitesinden biri. Köklü üniversite olmanın avantajları çok fazla. Meslek hayatına atıldığınız zaman da YTÜ lobisi var ki bu çok önemli. Dolayısıyla mezunlarımız YTÜ ismiyle korunuyor. Herkesin dilinde ilk 500 üniversite var. Bunun kriterleri kuruluşlara göre değişiyor. Farklı kuruluşlar sıralama yapıyor. Bir üniversiteyi üniversite yapan kriterler var, en önemlisi uluslararası ve bilimsel kriterlerdir. Bazıları uzun zaman isteyen kriterlerdir. Örneğin bilimsel çıktılar, ARGE çıktıları, mezunların piyasadaki başarıları pat diye olmaz. Bunlara eğilmek lazım.
“FİLM DEĞİL BİLİM ADAMI OLMAK LAZIM”
Bence her üniversitenin yerini belirlemesi lazım. Yapılması gerekenin yapılması lazım. Son dönemde şunu görüyorum. Herkes kendini olduğundan farkı gösteriyor. Tribüne oynamaya gerek yok. Reklama gerek yok. Sizi ilgili sektör değerlendiriyor. YTÜ mezunu ve herhangi bir üniversitenin mezununu mukayese ediyorlar. Bizim kendimizi bununla kanıtlamamız lazım. Ürün ne kadar kaliteli olursa tercih edilirlik de o kadar artar. Yeni gelen aday öğrenciler bunu takip eder. Üniversitelerde bilim adamı ile film adamını ayırmak lazım. Bu çok önemli. Film değil bilim adamı olmak lazım. Biz her alanda kurumsal çatıyı oluşturmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilir gelişme için ilkelere ve kurumsallığa önem veriyoruz. Bunun bilincindeyim. Röportaj için teşekkür ederim. Bütün öğrencileriniz ve Türkiye adına çalışmalarınız ve öz verinizden dolayı da ayrıca teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim sayenizde kendimizi ifade ediyoruz. Göreve geldiğim günden beri her zaman insan odaklı çalıştım. Ülkeme katma değer sağlamak ve öğrencilerimle iç içe olmak için özveriyle çalışmaya devam edeceğim.
PROF. DR. BAHRİ ŞAHİN KİMDİR?
Prof. Dr. Bahri Şahin, Lisans eğitimini 1977 yılında Gazi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Yüksek Lisans eğitimini 1979 yılında Tübitak bursiyeri olarak Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Fen Bilimleri Enstitüsü Makina Mühendisliği Anabilim Dalı Enerji Programı’nda tamamlayan Şahin, doktora eğitimini ise 1985 yılında Tübitak Şeref bursiyeri olarak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsü Nükleer Teknoloji Programı’nda tamamladı.
YTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Enerji Anabilim Dalında 1979-1983 yılları arasında araştırma görevlisi olarak görev alan Prf. Dr. Bahri Şahin, 1983-1986 yılları arasında öğretim görevlisi olarak görev yapmaya devam etti. Şahin, 1986-1989 yılları arasında YTÜ Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent, 1989-1995 yılları arasında doçent olarak görev yaptı ve 1995 yılından beri profesör olarak görevini sürdürmekte.
Termodinamik, Enerji Üretim Sistemleri, Enerji Teknolojileri, Termal Sistemlerin Dizaynı ve Optimizasyonu ve Enerji Ekonomisi alanlarında çok sayıda uluslararası çalışmaları bulunan Prof.Dr. Bahri Şahin, TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun 06 Ekim 2012 tarih ve 212 sayılı toplantısında alınan karar ile Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) asli üyeliğine seçildi.
PRF. DR. BAHRİ ŞAHİN’İN ALDIĞI ÖDÜLLER
ICCI Enerji Ödülü (2014), 1980-2007 yılları arasında SCI Kapsamındaki Uluslararası Atıf Sıralamasında YTÜ Birincilik Ödülü (2008), 1980-2007 yılları arasında SCI Kapsamındaki Uluslararası Yayın Sıralamasında YTÜ İkincilik Ödülü (2008), TÜBİTAK Yüksek Lisans Bursiyerliği, (1977-1979), TÜBİTAK Doktora Şeref Bursiyerliği (1979-1984)
KAYNAK:
NEVRA YERLİKAYA/ SARIYER OLAY-ÖZEL RÖPORTAJ
Gemici
Şu hazırlığa bir el atsın artık. Hazırlık binasını buyutecegine iyi bir eğitim verilsin. hazırlık maduru insan populasyonuna bir son versin.
Ali Emre Küçük
O kadar laf boş. Yaz okulunu kapattIktan sonra öğrencilerle iskender yesen ne âlâ?